Harita denince aklınıza ne geliyor? Sıkıcı coğrafya dersleri, yön bulmaktaki zorluklar ya da Google Maps’in “yeni rota hesaplanıyor” uyarısı mı? O hâlde sizi, rotanızı tamamen değiştirmeye çağırıyoruz! Çünkü az sonra göreceğiniz haritalar, sıradan pusula dostu haritalardan çok daha fazlası. Bu haritalar; efsaneler, yanlış anlamalar, mizah ve hayal gücü ile şekillenmiş çılgınca eserler. Düşünün ki biri Kaliforniya’yı bir ada sanmış (yüzyıllar boyu bu yanlış bilgi sürdü!), bir başkası Kuzey Kutbu’nda dev bir mıknatıs kayası yerleştirmiş, başka biri ise bir aşk yolculuğu haritası çizmiş. Bu liste, kimini gülümsetecek, kimini şaşırtacak ve kimini derin düşüncelere sevk edecek haritalarla dolu. İşte şimdiye kadar yapılmış en garip haritalar…
1. Septentrionalium Terrarum
En garip haritalar dizisine başlıyoruz. Şimdi sizi 1500’lerin sonlarına götürüyoruz. Haritacılığın öncülerinden Gerardus Mercator, öyle bir iş çıkarmış ki, yüzyıllar boyunca dünya haritalarına yön katıyor. Meşhur Mercator projeksiyonu ile dünyanın eğriliğini iki boyuta başarıyla aktarıyor ve harita, 19. yüzyıla kadar adeta “Google Maps” etkisi yaratıyor. Ama esas bomba, 1569’daki dünya haritasının sol alt köşesinde gizli!
Evet, o köşede yer alan parça, tarihin bilinen ilk Kuzey Kutbu haritası. Elbette o dönemde eldeki bilgilerle… Çünkü dürüst olalım, Mercator’un o bölgede ne olduğunu bilmesi mümkün değildi. GPS yok, uydu görüntüsü yok, keşif yok. Peki ne yaptı? Efsanelere başvurdu!
14. yüzyıldan kalma gizemli bir seyahatnameye, Inventio Fortunata’ya dayanarak, Kuzey Kutbu’nun tam ortasında dev bir mıknatıs kayası olduğunu hayal etti. Bu kayanın o kadar güçlü olduğu düşünülüyordu ki, tüm pusulaları etkiliyor sanılıyordu. Etrafındaki dört kara parçası ve onları ayıran su yolları… Bonus olarak bir tanesinde 1.20’lik pigme halkı yaşıyordu.
2. Ada Kaliforniya Haritası

Günümüzde ABD’nin batı kıyısında koca Kaliforniya yer almakta. Ancak 1500’lerde işler biraz farklıydı. Hernán Cortés, 1533’te Baja California’ya ulaştığında orayı bağımsız bir ada olarak değerlendirdi ve “Burası Kaliforniya olsun,” dedi.
Altı yıl sonra başka bir grup o bölgenin anakara ile bağlı olduğunu gösterdi. Tamam, dediler, mesele çözüldü. Ancak haritacılar bu bilgiyi dikkate almadı ve Kaliforniya, yüzyıllar boyunca haritalarda bir ada olarak gösterilmeye devam etti. Peki neden? Biraz da politik sebepler var…
İngiliz denizci Francis Drake, Kaliforniya’yı İngiltere adına sahiplendiğinde, İspanyollar şu şekilde açıkladı: “Yok, orası bir ada zaten, bizim ilgilendiğimiz kıtaya bağlı değil,” diyerek alanı İngiltere’ye bırakmışa döndüler. Ne büyük bir manipülasyon değil mi? 1865 yılına kadar bazı haritalarda Kaliforniya hâlâ ayrı bir kara parçası olarak gösteriliyordu. Yani nesiller boyunca bu “yanlış bilgi” haritalara yapışmış kalmıştı.
3. Aptalın Şapkası Haritası

Görünüşte bir harita. Ancak sıradan bir harita değil! Kocaman bir soytarı şapkası üzerinde dünya haritası gösteren dikkat çekici bir sanat eseri. Tam bir gizem kutusu! 1500’lerin sonunda yapıldığı tahmin ediliyor çünkü haritanın şekli, Ortelius’un meşhur oval projeksiyonuna benziyor.
Haritanın köşesinde düşündürücü bir yazı var:
“Demokritos buna güldü, Herakleitos buna ağladı, Epicthonius Cosmopolites bunu resmetti.”
Yani bir yandan gülüyoruz, bir yandan da hüzünleniyoruz çünkü bu harita dünyayı kontrol ettiğini düşünenleri alaya alıyor. İçinde “Her şey boştur” gibi alıntılar bile mevcut. Gerçekten de “Sen kimsin ki dünyayı yönetiyorsun?” mesajı veriyor. Eleştiri sanatının en estetik hali değil midir? En garip haritalar dizisine devam ediyoruz.
4. Leo Belgicus (Belçika Aslanı)

Şimdi Avrupa’nın merkezine, 1500’lerin sonuna geri dönüyoruz. Bugünkü Belçika, Hollanda ve Lüksemburg civarındaki halk, İspanyol Kralı II. Felipe’nin vergilerinden bıktı. Tam o sırada bir haritacı olan Michaël Eytzinger ortaya çıktı.
Bölgeyi bir aslan şeklinde resmeden bu harita, sadece göz zevki sunan bir eser değil, aynı zamanda bir bağımsızlık manifestosu yerine geçti. Haritada Groningen aslanın burnundayken, Lüksemburg pençesinde yer alıyor… Açıkça “Biz kükreyen bir milletiz!” mesajı veriyordu.
Bu harita o kadar popüler oldu ki, diğer haritacılar da kendi Leo Belgicus versiyonlarını yapmaya koyuldu. En tatlısı ise 1609’daki barış anlaşması için yapılan versiyonu: Aslan bu kez sakin bir şekilde oturuyordu.
5. A Map or Chart of the Road of Love

1741’de yayımlanan bir roman var: Lethe’ye Yolculuk. İçinde tam anlamıyla bir “ilişki navigasyonu” var! Kaptan Samuel Cock takma adıyla yazılan bu romantik harita, Akdeniz esintili bir “aşk rehberi” gibi.
Haritanın başlangıç noktası Para, Şehvet ve bazen Erdem… Ama dikkat! Erdem rotasına giren gemiler çoğu zaman Güzellik Girdabı’nda kayboluyor. Yani aşk hiç de kolay değil!
Yolculuk ilerledikçe “Evlilik Limanı”na varıyorsunuz ama burası da tehlikelerle dolu; çevrede Kıskançlık Koyu, Aldatma Kayalıkları var. Ama iyi bir kaptan olursanız, rotayı Memnuniyet Koyu’na çevirmek mümkün.
6. Britanya

James Gillray, 18. yüzyılın en esprili ve muzip karikatüristlerinden biri olarak bilinir. 1791 yılında öyle bir harita çizdi ki, görenin aklı şaşar. Büyük Britanya’yı yaşlı, kambur bir kadına benzetmiş; ama o da yetmemiş gibi kadını dev bir balığın sırtına bindirmiş. Thames Nehri balığın ağzı, Cornwall kuyruğu, yaşlı kadının şapkasıysa İskoçya’ya kadar uzanıyor. Edinburgh’un üst kısımları mı? Hiç yok, çizmemiş bile.
Gillray’in neden böyle bir harita çizdiği hâlâ tam olarak bilinmiyor. Ancak bildiğimiz bir şey var: Mizahı ince bir zekâyla harmanlamayı çok iyi biliyordu. Dönemin siyasi durumunu ve İngiltere’nin gidişatını bu kadar yaratıcı bir şekilde eleştirmek, her kesime uygun bir yetenek değil!
İlginizi çekebilir:
Kağıdın Ötesinde: İnsanlık Tarihine Işık Tutan Dünyanın En Ünlü 9 Haritası
7. The French Invasion;—or—John Bull Bombarding the Bum-Boats

En garip haritalar dizisi devam ediyor. Gillray, yine sahnede; bu kez 1793 yılı. Bu bir harita mı, karikatür mü bilmiyoruz ama görsel adeta bir stand-up gösterisine dönüşmüş. İngiltere, burada Kral III. George’un bedeninde çizilmiş. Ancak bu sıradan bir portre değil; bunun, İngiliz ruhunun somutlaşmış hali olan John Bull’un tam kendisi! Ve John Bull, Fransız teknelerine “İngiliz Deklarasyonu” yazılı dışkılar fırlatıyor! Evet, yanlış okumadınız. Mizahın en tuhaf ama en etkileyici hâliyle, Fransız Devrimi’ne ve istilasına karşı halkın ruhunu bu şekilde ifade ediyor. Haritadan çok, bir “gazete köşe yazısı karikatürü” gibi olan bu eser, dönemin siyasi belirsizliğini kahkahalarla anlatıyor.
8. A Map of Mosquitia and the Territory of Poyais

Bazen haritalar sizi yanlış yerlere yarı bırakır. Hele ki o yer hiç var olmamışsa! Mesela Poyais adında bir ülke yok ama haritası daha önceleri varmış gibi satıldı! Gregor MacGregor adında bir İskoç maceraperest, 1800’lerin başında Orta Amerika’da askerlik yaptıktan sonra ülkesine döndü ve “Ben artık Poyais ülkesinin prensiyim!” diyerek ortalığı karıştırdı. Bununla kalmayıp, ülkenin para birimini bastı, rehber kitap yazdı ve tabi ki haritasını da ortaya koydu. Her şey tam gibi görünüyordu ama bir eksiği vardı: gerçeklik.
1822-23 yıllarında, 250 kişi bu hayali cennete doğru yola çıktı. Umutlar büyüktü, hayaller ise altın dolu topraklardı. Ama orada aslında hiçbir şey yoktu. Gelenlerin büyük kısmı açlıktan ve hastalıktan hayatını kaybetti. MacGregor mu? O, Paris’e kaçtı ve orada Fransızları kandırmaya devam etti. Hapse girmedi, hatta sonunda Venezuela’da lüks içinde emekli oldu.
9. Sketch of the Coasts of Australia and of the Supposed Entrance of the Great River

1820’ler… Thomas Maslen adlı bir İngiliz subayı haritaya baktığında, “Diğer kıtalarda dev nehirler var, Avustralya’da da olmalı!” diye düşündü. Biraz hayal gücü ve cesaretle ortaya çıkan sonuç: Avustralya’yı ikiye bölen dev bir nehir ve iç deniz.
10. Tarih Atlası

En garip haritalar dizisini sürdürüyoruz. 1830 yılında Edward Quin, bambaşka bir fikriyle karşımıza çıkıyor. Onun haritaları, aslında bildiklerimizin ötesinde, henüz keşfedilmemiş yerleri gösteriyor. Haritalarda medeniyetlerin ulaşamadığı alanlar kara bulutlarla kaplıydı. Her yeni keşifle o bulutlar biraz daha dağıtılıyordu.
Roma’nın kuruluş yılı olan M.Ö. 753’te, sadece Avrupa’nın minik bir kısmı görünüyordu. 1498’e geldiğimizde ise Amerika’nın doğu kıyısı beliriyordu. Bu fikir o kadar etkileyici ki; bilginin, keşfin ve merakın insanlık tarihindeki yerini böyle metaforik bir dille anlatan başka bir eser bulmak oldukça zor.
11. Our Country as Traitors & Tyrants Would Have It; or Map of the Disunited States

Tam Amerikan İç Savaşı’nın sonlarına yaklaşırken biri çıkıp diyor ki: “Hadi bakalım, Amerika’yı dört parçaya ayıralım!” İşte ortaya çıkan harita, bugün bile bakınca insanı şaşkına çeviriyor.
Bu harita “Disunited States” yani “Parçalanmış Devletler” adını taşıyor ve Amerika’yı dört ayrı bölgeye ayırmış:
- Konfederasyon Eyaletleri (Güney eyaletleriyle birlikte New Mexico, Oklahoma, Batı Virginia, Maryland ve Delaware’i de kapsıyor)
- Pasifik Eyaletleri (Batı kıyısındaki eyaletler, Colorado’dan başlayıp Wyoming’e kadar uzanıyor)
- Atlantik Eyaletleri (Doğu yakasında küçük bir grup)
- İç Eyaletler (Geri kalan bölge)
Yani bu haritaya göre, Amerika dört parçaya ayrılmış, her biri sanki kendi dünyasında. Ama haritayı ilginç kılan yalnızca bölünmüşlük değil. Üzerindeki çizimlerle tam bir politik hiciv klasiği. Napolyon III, Meksika Kralı I. Maximilian’a taç uzatıyor, Fransa, Amerika’nın işlerine karışmaya çalışıyor. Kanada’da bir aslan, başında İngiliz tacıyla oturuyor. İngiltere’nin soğuk ama aristokrat havası. John C. Calhoun’un büstü, onu çevreleyen bir yılanla birlikte. Tam anlamıyla bir “Güneyli şeytanlaştırması.” Tarihle mizahı bir araya getiren bu harita, o dönemin siyasi kaosunu tek bakışta özetliyor.
12. Geographical Fun: Being Humorous Outlines of Various Countries

Düşünün: 15 yaşında bir genç kız, hasta kardeşini eğlendirmek için haritalar çiziyor. Ama bunlar sıradan haritalar değil! Her bir harita, ülkeleri insan şekline büründürmüş karikatürler gibi. Bu projeye Geographic Fun adı veriliyor.
Örneğin, İtalya haritasına baktığınızda, büyük sakallı bir adam: Giuseppe Garibaldi! İtalya’nın birliğini sağlayan o devrimci figür, haritanın tam kendisi. Ve bir de zavallı Sardunya adası var; sanki Papa Pius IX gibi görünmüş; gücü elinden alınmış, köşeye itilmiş.
Atlasın giriş yazısını, “Aleph” takma adıyla gazeteci William Henry Harvey kaleme almış. Amacı oldukça sevimli: “Çocuklara eğlenceli bir şekilde bilgi vermek, meraklarını artırmak ve dünyanın çeşitli köşelerini tanıtmak.” Lancaster ile Harvey’in nasıl tanıştığı bilinmiyor ama ortaya çıkan eser, hem eğitici hem sanatsal bir başarı!
İlginizi çekebilir:
İnsanlık Tarihine Işık Tutan Dünyanın En Eski 11 Haritası
13. The Porcineograph (Domuz Haritası)

Ve geldik domuz şeklindeki Amerika haritasına!
Evet, yanlış duymadınız. 1875’te William Emerson Baker isimli bir girişimci, hijyenik domuz çiftliği projesini kutlamak için büyük bir parti düzenliyor. 2500 kişilik bir etkinlikte herkese bir hediye veriliyor: Domuz şeklinde ABD haritası! Domuzun burnu Maine, kuyruğu Alaska, ayak parmaklarıysa Florida ve Baja California. Haritanın kenarları her eyaletten gelen domuz eti yemekleri ile süslenmiş. Kulağa çılgınca geliyor ama bu harita, dönemin yemek kültürü ve hijyen tartışmaları hakkında çok şey ifade ediyor.
14. Map of the Square and Stationary Earth

Bilim “Dünya yuvarlaktır” diyor ama Orlando Ferguson buna karşı çıkıyor! 1893’te, düz dünya haritasını çizerken bir adım daha ileri gidip şöyle diyor:
“Bu dünya yalnızca düz değil, aynı zamanda kare ve rulet çarkı gibi dönen bir yapı!” Haritada dünya kenarında Antarktika, bir sınır çizgisi gibi. Onun ötesinde ise, Vahiy’den uyarılar bekleyen dört melek var. Ayrıca, sağ köşede iki zavallı adam, dönen küresel dünyaya tutunmaya çalışıyor – Ferguson’un bilimle dalga geçme şekli! Tam bir “Komplo teorisiyle sanatı birleştiriyorum” yaklaşımı!
15. Angling in Troubled Waters

Fred W. Rose’un bu siyasî karikatürü, harita olmaktan ziyade adeta bir politik tiyatro! Haritada Avrupa ülkeleri balıkçı figürleriyle tasvir edilmiş. Her biri oltasını denize atıyor ya da başka bir balığı yakalamaya çalışıyor: Rusya Çarı dev bir balık gibi! Botları Türkiye’ye saplanmış, genişliyor. İngiltere bir elinde İrlanda, diğerinde Mısır timsahıyla; işte bu, emperyal gururun yansıması! İspanya? Elinde kalanlara çaresizce bakıyor. Çünkü Amerikası, kolonilerini alıp gitmiş.
Her çizim bir politik mesaj, her detay bir tarihsel gönderme. Bu harita, 1800’lerin sonunda Avrupa’nın kaygan zemininde bulunduğunu zekice işaret ediyor. En garip haritalar dizisini sürdürüyoruz.
16. A Humorous Diplomatic Atlas of Europe and Asia

Şimdi düşünün: Avrupa’nın üstüne kocaman bir ahtapot inmiş, kolları oraya buraya uzanıyor, her yeri sarıyor… Kulağa bilim kurgu gibi geliyor ama bu, 1877 yılında Fred W. Rose’un çizdiği bir siyasi karikatür haritası!
Bu haritada Rusya, tam anlamıyla bir “kıtasal ahtapot”! Kolları Avrupa’nın dört bir yanına yayılıyor, görünür bir şekilde “Ben buradayım!” diye haykırıyor. İşin ilginç yanı, bu yalnızca bir resim değil, o dönemdeki Rus-Türk Savaşı’nın siyasi yorumunu yansıtıyordu.
Ancak bu hikâye burada bitmiyor. 1904’te Japon öğrenci Kisaburō Ohara sahneye çıkıyor. Tokyo’daki Keio Üniversitesi’nde okuyan bu genç, Fred W. Rose’un haritasına Asya’yı ekliyor! Yani bu sefer Rusya’nın açgözlülüğü yalnızca Avrupa’da değil, Mançurya’ya kadar uzanıyor. Haritadaki bir not ise şöyle diyor:
“Bu kara ahtapot o kadar aç ki, sekiz kolu da durmaksızın her yöne uzanıyor. Ama dikkat! Küçük bir balık bile onu yaralayabilir.”
17. Eden in China

Dünya üzerindeki “Cennet Bahçesi”ni haritada işaretleyecek olsanız, çoğu insan “Orta Doğu taraflarıdır” der. Ancak Tse Tsan-tai, bu konuda pek de öyle düşünmemiş. Kendisi bir devrimci ve South China Morning Post’un kurucularından biri. Tse, “Neden Cennet Bahçesi Çin’de olmasın?” diye soruyor.
Bu iddia, yalnızca bir inanç değil, aynı zamanda politik bir mesaj içeriyor: Hristiyanlık, Batı’nın Çin üzerindeki etkisinin bir parçası değil. Hatta Tse, 1914 yılında “Eden Çin’de!” diyebileceğimiz bir harita bile çiziyor ve Bahçe’yi Çin Türkistanı (bugünkü Sincan) bölgesine yerleştiriyor. Tüm teorisini de İncil’de geçen “Cennet dört nehirden doğar” anlatısına dayandırıyor.
18. The New Europe With Lasting Peace

1920’de savaş sona ermiş, yaralar sarılıyor ama ortam hâlâ dumanlı. Bir yazar (takma adıyla PAM), oturmuş ve “Ya şöyle düzgün bir Avrupa kursak?” diye düşünmüş. Ortaya çıkan harita? Pasta dilimi gibi bir Avrupa!
PAM şöyle bir öneri getiriyor: Ortak para birimi, dil ve saatler.
Ve bunların hepsini Viyana’daki St. Stephen Katedrali’ni merkez alarak planlıyor. Haritada Avrupa ülkeleri, eşit büyüklükte dilimlere ayrılıyor. Ancak dikkat! Herkes bu pastadan pay alamıyor. İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan, İngiltere ve İskandinav ülkeleri dışarıda kalmış. Neden mi? PAM’in hayalindeki barış haritasına uymuyorlarmış da ondan. Yani bu barış pastası, biraz da elit bir kulüp gibi!
19. The Spilhaus Projection

En garip haritalar listemizin sonuna geldik. Artık 1947’ye geliyoruz ve sahnede bir bilim insanı var: Athelstan Spilhaus. Kendisi bir jeofizikçi ve deniz bilimci, aynı zamanda gizli bir hava balonunu icat eden kişi. Ancak haritalar konusunda da yaratıcı yeteneğiyle dikkat çekmiş!
Spilhaus, okyanus merkezli bir dünya haritası çıkardı. Antarktika’yı merkez alarak ve okyanusları tek, sürekli bir su kütlesi olarak gösterdi. Avustralya, Afrika ve Avrupa iç içe geçmiş, Asya ve Amerika kıyılarda duruyor.
Evet, bazı bölgelerde bozulmalar mevcut (özellikle Güney Amerika ve Çin çevresinde). Fakat Spilhaus’un derdi “denizlerin birliği”ni göstermekti. Bunu da o dönemde radikal bir biçimde başarmıştı.
Kaynak: 1