Kore Yarımadası’nın merkezinde, barışla anılan fakat terkedilmiş bir kasabayı andıran gizemli bir yer bulunuyor: Kijong-dong, yani “Barış Köyü.” İsim oldukça hoş, insanın aklına huzurlu sokaklar, çiçeklerle süslenmiş pencereler ve oyun oynayan çocuklar getiriyor. Ancak gerçekler, bu pastoral manzaraya pek uymuyor. Çünkü burada, çocuk sesleri bir yana, bir kedinin miyavlaması bile duyulmaz. Aslında burada kimse yaşamıyor; hiç kimse yaşamamış. Kijong-dong, belki de dünyanın en ıssız köyü. Bu yalnızlığın nedeni ise rastlantı değil, bilinçli bir düzenlemeye dayanan titiz bir sahneleme. Amacı ise oldukça ilginç; Güney Kore’ye karşı bir propaganda göstergesi oluşturmak.
Kijong-dong’u dürbünsüz gördüğünüzde, “İşte burada hayat var,” düşüncesine kapılabilirsiniz. Düzgün yollar, su kuleleri, bakımlı evler ve geceleri yanıp sönen sokak lambaları… Ancak dürbünle bakınca her şey değişiyor.
Bazı pencerelerde perdeleri andıran desenler bile görünür. Ancak dürbünle daha fazla yaklaşınca gerçek ortaya çıkıyor: Binalar sadece dış görünüşe sahip; içerisi boş. Pencereler gerçek değil, cam yerine boya kullanılmış. Kapılar da açılmıyor; zira arkasında bir oda yok.
Uzmanlar bu köyü, adeta bir Hollywood seti gibi tanımlıyor. Gerçek bir yaşam yok; sadece “yaşıyormuş” izlenimi veren bir illüzyon. Bu, Kuzey Kore’nin uzun süredir uyguladığı propaganda stratejilerinden birisidir.
Barış Köyü neden var?

1953’te Kore Savaşı sona erdiğinde, resmi bir barış antlaşması imzalanmadı. Sadece bir ateşkes sağlandı. Teknik olarak, Kuzey ve Güney Kore hâlâ savaş halindeler. Sınırın ortasında, 250 kilometre uzunluğunda ve 4 kilometre genişliğinde bir Askerden Arındırılmış Bölge (DMZ) oluşturuldu. Ancak ironik bir şekilde, burası dünyanın en ağır silahlı sınır hattı.
Bu bölgedeki kurallara göre hem Kuzey hem de Güney yalnızca bir köy bulundurabiliyordu. Güney Kore, eski sakinlerinin yaşadığı Daeseong-dong köyünü koruma kararı aldı. Burada yaklaşık 200 kişi yaşıyor; fakat dış dünyadan neredeyse tamamen izoleler. Kimlikleri gizli, gece 23.00’ten sonra dışarı çıkmaları yasak ve köye kimse yerleşemiyor.
Kuzey Kore ise farklı bir yaklaşım benimseyerek, gerçek bir köyü korumak yerine sıfırdan yeni bir “model köy” inşa etti: Kijong-dong. Ancak bu köyde hiçbir yaşam yoktu, bunun nedeni de başkaydı.
İlginizi çekebilir:
Terkedilmiş Binanın Muhteşem Bir Sanata Ev Sahipliği Yaptığı Proje
Kijong-dong’un kurulma amacı, Güney Kore’ye bir mesaj göndermekti

“Bizim taraf çok daha güzel, daha gelişmiş ve daha refah içinde” mesajı vermek istediler. Bu nedenle köy titizlikle inşa edildi. Elektrik direkleri, su kuleleri, okullar, çocuk bakım merkezleri ve hastane binaları gibi her şey planlandı; ancak içerisi boş bırakıldı.
Güney Koreli askeri gözlemciler, köyü dürbünlerle incelediklerinde binaların gerçek olmadığını fark etti. Pencereler aslında duvara boyanmış, bazı evlerde zemin bile yoktu. İçeriden dışarıya ışık çıkıyormuş gibi görünmesi için dış duvarlarda ampuller yerleştirilmişti.
Günümüzde bile Kuzey Kore, bu köyde yüzlerce kişinin yaşadığı iddiasında bulunuyor. Resmî açıklamalara göre burada çocuklar okula gidiyor, insanlar hastaneye başvuruyor ve sosyal etkinlikler yapılıyor. Ancak dürbünler ve uydular başka bir hikâye anlatıyor.
Yıllar boyunca Kijong-dong’da zaman zaman insanlar görüldü. Ancak bunlar köyün gerçek sakinleri değildi

Genellikle belirli saatlerde sokakları temizleyen işçilerdi. Temizlik yapıyor gibi görünen bu kişiler, köyün “yaşıyor” izlenimi vermesini sağlıyordu. Sokaklar süpürülüyor, bina önleri düzenleniyor; sanki içeride bir yaşam varmış gibi bir görüntü yaratılıyordu. Ama süpürge bırakıldığında herkes kayboluyordu. Daeseong-dong’da, sahte köyün hemen karşısında, Güney Kore, 1980 yılında 100 metreden daha uzun bir bayrak direği dikti. Kuzey Kore bu hamleye kayıtsız kalmadı ve hemen karşısına dünyanın en yüksek bayrak direklerinden birini inşa etti: tam 160 metre yüksekliğinde ve tepesine devasa, yaklaşık 270 kilogram ağırlığında bir bayrak astı.
Bu göz alıcı yarışa “Bayrak Direği Savaşı” denildi. Kijong-dong, bir yandan boş duvarlarıyla sahte refahı simgelerken, öte yandan bayrak direğiyle gerçek bir ego savaşının tam ortasında yer aldı. Köydeki sessizlik zaman zaman yüksek sesli bir çatışmaya dönüşüyordu. Kuzey Kore, hoparlörler aracılığıyla Güney bölgesinde propaganda yayını yapıyordu. Sistem zaferleri, sosyalist övgüler ve ABD karşıtı mesajlar. Güney Kore ise bu yayına cevap olarak K-pop müziği yayınlamaya başladı. O dönemde BTS veya Blackpink yoktu belki ama zamanın pop melodileri sınırdan rahatça duyuluyordu. Kuzey Koreli askerler, sabah akşam bu ritmik müziğe maruz kalıyorlardı.
İlginizi çekebilir:
Terkedilmiş Akıl Hastanesi Koridorlarında Amerika’dan Osmanlı’ya Delilik
Sonuç olarak her iki taraf da bir süre sonra bu “sesli çatışmadan” vazgeçti. Ama bu durum bile, Kijong-dong’un ne kadar sembolik bir yer haline geldiğini gösteriyor.

Bugün Kijong-dong hâlâ yerinde duruyor. Pencereleri hâlâ boyalı, sokak lambaları ara sıra yanıyor ve birkaç görevli dekorla ilgileniyor. Ancak, ne çocuk sesleri ne de çamaşır iplerinde dans eden gömlekler mevcut. Bu köy, artık bir yerleşim alanı olmaktan çıkarak bir siyasi mesaj hâline geldi. Zamanla donmuş bir sahne gibi: ne bir ilerleme var ne de tamamen terkedilmişlik. Sanki bir gün gerçekten biri gelecekmiş gibi her şey yerinde duruyor.
Kijong-dong’un varlığı, aslında birçok şey ifade ediyor. Barışın yalnızca kelimelerle değil, gerçek eylemlerle gerçekleşeceğini… Sahte köyler, yüksek direkler ve hoparlörlerle barış tesis edilemeyeceğini. Belki de Kijong-dong, barışın maketini değil, gerçekliğini özleyen bir yer. Ama şu an için sadece iyi bir sahne dekoru.
Kaynak 1